top of page

KISIM

I

 

Gri bir kılıç omzumu kesti.

 

Görüş alanımın sol köşesinde olan ince bir çizgi hafifçe küçüldü. Aynı zamanda kalbimin üzerinden soğuk bir el geçti. Yaşam puanım olan mavi çizgi benim hayatımdaki baskının görsel yorumudur. Yaşam puanımdan hala yüzde seksenin biraz fazlası var. Hayır, kelimeler yeterince uygun değil. Tam şu anda ölüme yüzde yirmi daha yakınım.

 

Düşmanın kılıcı saldırıya başlamadan geriye doğru hamle yaptım.

 

“Haaa…”

 

Derin bir nefes alarak kendimi sakinleştirmeye zorladım. Bu dünyadaki “vücudum” oksijene ihtiyaç duymuyordu; fakat diğer taraftaki vücudum, daha doğrusu gerçek dünyada uzanmış vücudum şiddetle nefes alıyor olabilirdi. Gevşek ellerim terler içinde kalmıştı. Kalp atış grafiğim durmuştu.

 

Tabii ki.

 

Gördüğüm her şey 3 boyutlu sanal gerçekliğin yorumundan ve yaşam puanımda görülen azalma birkaç sayıdan ibaret olsa da hayatım için dövüştüğüm gerçeği hiç değişmedi.

 

Böyle düşününce, bu kavga son derece adaletsiz geldi. Çünkü karşımdaki düşman- parlayan koyu yeşil kolları, kertenkele başı ve kuyruğuyla insansı bir yaratık- ne bir insan ne de gerçekten yaşayan bir canlıydı. Bu sistemin kaç defa öldürülürse öldürülsün yeniden yerine koyacağı bir sayısal yığındı.

 

-Hayır.

 

Kertenkele adamı kontrol eden yapay zeka benim hareketlerimi öğreniyor ve kertenkele adamın karşılık verme yeteneğini arttırıyordu. Hâlbuki birimin yok edildiği an veriler yeniden düzenleniyor ve yeniden canlanacak olan birime bilgiler aktarılmıyordu.

Yani bir anlamda, kertenkele adam tekrar canlanacak. Bu dünyada benzersiz olmaya devam edecek.

 

“… değil mi?”

 

Bunu anlamanın başka hiçbir yolu yok diye kendi kendime mırıldandım ama kertenkele adam (82. seviye canavar, Kertenkele Lord) bana tısladı. Keskin dişleri, uzun çenesinden fırlamış bana gülümsüyordu.

 

Bu gerçeklik. Bu dünyadaki her şey gerçek. Burada sanal gerçeklik veya yanılsama yok. Hepsi gerçek.  

     

        Sol elimde olan uzun kılıcımı sağ elime aldım ve bel hizama getirdim ve düşmanımı izlemeye başladım. Kertenkele adam sağ elini öne çıkararak kalkan olarak kullandı ve sol elindeki eğri kılıcı ile bana doğru bir adım attı.

 

        Karanlık zindanın içinde soğuk bir meltem esti ve alevin ateşini salladı. Nemli zemin meşalenin ışığını yumuşak bir şekilde yansıttı.

 

        “Ahhhh!”

 

        Kertenkele adam muazzam bir çığlıkla bana doğru atladı. Eğri kılıcını bir yay gibi kullanarak göz kamaştırıcı turuncu bir ışığı bana doğru yolladı. Eğri kılıcının –Zalim Hilal- kılıç yeteneğini yüksek seviye tek bir atış için kullandı. Bu müthiş bir hücum tipi kılıç yeteneğiydi. Saldırısı 4 metre mesafeyi 0,4 saniyede geçiyordu.

 

        Ama ben zaten bu atağı bekliyordum. Aincrad’ı bu durumu yaratmaya zorlamak için yavaşça aramızdaki mesafeyi arttırdım. Kertenkele adam karanlığın içinde kaybolmuştu. Eğri kılıcın dilimlediği hava burnumun önünden hiç gitmediğinden beynime bu yanıcı kokuyu kazımak zorunda kaldım.

 

        “… ha!”

 

        Kısa bir haykırışla kılıcımı yatay olarak savurdum.

        Kılıcım, şimdi gökyüzü mavisi bir ışık içinde, ince korunmuş midesini kesti ve kan yerine parlak kırmızı bir ışık saçtı. Zayıf bir çığlıkla beraber… Ancak kılıcım durmadı. Sistem programlanmış hareketlerle bana yardımcı oluyordu ve normalde olması imkânsız bir hızla bir sonraki atağa sebep oldu.

 

        Bu, bu dünyadaki savaşlardaki en önemli öge. –Çift kılıç yeteneği-

 

        Kılıcım hızla sol elime geçti ve kertenkele adamın göğsünde bir yarık açtı. Böylece, vücudumu tam daire oluşturacak şekilde döndürdüm ve bu üçüncü saldırım düşmanımı daha da derinden sarstı.

 

        “Ahhhh!”  

 

Büyük, güçlü bir vuruş yapmasına rağmen başarısız olan kertenkele adam, büyük bir öfke ya da belki korku ile çığlık atarak kılıcını havaya kaldırdı.

 

        Ama benim saldırılarım daha bitmemişti. Sallanan kılıcım yaydan fırlamış gibi tam kalbine saplanmıştı- kritik noktasına.

        Dört vuruşumla çizdiğim bu gökyüzü mavisi eşkenar dörtgen önce parladı, daha sonra ise dağıldı. Bu ardı ardına yatay dört vuruşla yapılan “Yatay Kare” yeteneğiydi.

 

        Bu şeffaf ışık kuvvetle zindanın içinde parladı ve sonra soldu. Aynı zamanda, kertenkele adamın kafasının üstündeki yaşam puanı tek bir nokta kalmayacak şekilde yok oldu.

 

        Devasa vücudu uzun bir iz bırakarak düştü, ancak sonra aniden durdu. Camın kırılmasına benzer bir sesle sonsuz çokgenlerin içine doğru girdi ve gözden kayboldu.

 

        Bu dünyada ölüm denen şey bu. Ani ve kısa, mükemmel imha, tek bir iz bırakmadan ayrılış…

 

        Gözümün önünde mor bir yazı olarak ele geçirdiğim sanal deneyim puanıma ve eşyalara göz gezdirdim ve kılıcımı kınına sokmadan önce sağa sola salladım. Birkaç adım geri çekildim ve sırtımı zindanın duvarına vererek yavaşça kaydım.

 

        Tuttuğum nefesimi verdim ve gözlerimi kapattım. Belki yorgunluktan belki de uzun dövüşten dolayı şakaklarım zonklamaya başladı. Ağrımdan kurtulmak için birkaç kez başımı salladım ve gözlerimi açtım.

 

        Görüşümün sağ altındaki parlayan saat çoktan öğleden sonra 3’ü göstermişti. Labirentten uzak durmalıydım yoksa karanlık gelmeden önce şehre varamayabilirdim.

 

        “… başlayayım mı?”

 

        Beni dinleyen kimse yoktu ama ben konuşmaya devam ettim ve yavaşça ayağa kalktım.

 

        Bu günlük gelişmemi tamamladım. Bugün de bir şekilde ölümün ellerinden kurtuldum. Ama kısa bir dinlenmenin ardından yarın daha büyük ve fazla savaşla birlikte gelecek. %100 kazanma şansım olmadığı savaşlarda çeşitli tuzaklar hazırlayarak kazandım. Fakat şansımın yaver gitmediği bir gün gelecektir.

 

        Ancak asıl sorun oyun ben nalları dikmeden önce “temizlenebilir” miydi?

 

        Eğer canınıza diğer her şeyden daha fazla değer veriyorsanız en mantıklı yol, bir köyde oturup diğerlerinin bu oyunu temizlemesini beklemektir. Ama ben her gün en ön hatta tek başıma gidiyorum. Ben sadece sayısız savaşlarla özelliklerini güçlendiren basit bir VRMMO1 bağımlısıyım-

 

…mı acaba?

 

Yoksa bu dünyadaki herkesi özgürlüğüne kılıcıyla kavuşturabileceğine körü körüne inanan bir salak mı?

 

Kendimi küçümseyen küçük bir gülümsemeyle labirentin girişine doğru yürümeye başladım. Yürürken aklıma o gün geldi.

  

 İki yıl önce.

Her şeyin bittiği ve başladığı o an.

 

1 VRMMO: Çok oyunculu çevrimiçi sanal gerçeklik oyunu.

© Eskişehir Anadolu Lisesi ÇEVİRGEÇ

bottom of page